Pazarlar... halılar... baharatlar... seramikler... olağanüstü saraylar... hamamlar... Marakeş, yüzlerce yıldır ziyaretçilerine görsel bir ziyafet sunuyor. Medine'yi (Eski Şehir) çevreleyen 12. yy'dan kalma surlardan ötürü “kızıl” şehir olarak da anılan bu bin yıllık ticaret üssü, "riyad" adı verilen geleneksel evlerin yüksek duvarları arkasında nefes kesici mimariye sahip iç mekânlar saklıyor. Geniş avlulu bu evlerin pek çoğu Avrupalıların ikinci evleri veya zarif butik oteller ve sanat galerileri haline gelmiş. Şehrin kalbi konumundaki Djemaa el-Fna meydanı, her akşam düzinelerce yemek tezgahıyla donatılıyor ve yılan oynatıcıları, akrobatlar, Gnawa müzisyenleri ve “halqa” hikaye anlatıcıları yüzyıllardır yaptıkları gibi burada gösterilerini sergiliyorlar. Medine'nin (Eski Kent) kalbindeki Kasbah bölgesi ise şehir içinde bir başka şehir. Fas kralları için inşa edilmiş bu iç kale, Kraliyet Sarayı ve Saadi Mezarları'nı barındırıyor. Şehrin en güzel riad otellerinden bazılarına ev sahipliği yapan Mouassine mahallesi de görülmeye değer. Marakeş Bienali (şubat-mart) ve Marakeş Uluslararası Film Festivali (aralık) yıldan yıla büyüyerek modern bir kitleyi kendine çekiyor. Fas’lı insanların doğasını anlamak isteyenlerin ise Atlas Dağları'na doğru uzanarak, bölgenin köylerinde hâlâ yaşayan otantik Berberi kültürünü görmesi gerek. Üç saatlik başka bir yolculuk, sizi okyanus kıyısındaki Essaouira'ya götürüyor. Portekiz sömürgeciliğinden izler taşıyan bu alımlı şehir, aynı zamanda bir sörf cenneti.