Havana
Havana, devrimin yapıldığı 1959’da adeta donup kalmış. Ülkede hala antika Amerikan arabaları kullanılıyor. Havana’da bu arabalarla tur atmak pek popüler. Doğal olarak şehirle tanışmanın en güzel yolu da 1950’lerden klasik bir otomobile atlayıp, şehrin 12 kilometrelik sahil yolunda ve sokak aralarında 2 saatlik bir gezintiye çıkmak. UNESCO koruması altındaki Eski Kent, gerçekten özel bir yer. 1519’da İspanyollar tarafından kurulup kısa sürede Karayiplerin en büyük ticaret limanı haline gelmiş, 18. yy’da ise Yeni Dünya’nın en etkileyici tersanesi ve doklarına sahip olmuş. Bu köklü geçmişin tüm izlerini, şehir dokusu ilk günden bu yana pek az değişen Eski Kent’te görmek mümkün. Eski Havana, beş tarihi meydan etrafında şekillenmiş: Plaza de Armas, Plaza Vieja, Plaza de San Francisco, Plaza del Cristo ve Plaza de la Catedral. Plaza de Cathedral, içlerinde en romantik olanı. El Capitolio, Havana’nın kalbindeki en etkileyici bina. 1920’lerde Küba Parlementosu olarak yapılmış; sonraları Küba Bilimler Akademisi ve Bilim & Teknoloji Kütüphanesi’ni ağırlamış. Şimdi ise yeniden Parlamento binası olarak kapılarını açmaya hazırlanıyor. Gran Teatro de La Habana, şehrin diğer bir önemli mimari ve kültürel anıtı. Burada Ballet Nacional de Cuba’nın harikulade performansları sahne alıyor. Efsanevi balerin Alicia Alonso tarafından kurulan, devler destekli bu bale enstitüsü, dünyanın en iyi bale dansçılarından bazılarını yetiştirmesiyle meşhur. Küba hükümetinin devrimden sonra bale eğitimini desteklemesi ve herkes izleyebilsin diye gösteri biletlerini sübvanse etmesi, bu başarının altında yatan nedenlerden. Real Fábrica de Tabacos Partagas, ziyaret etmeniz gereken bir diğer önemli nokta. Cohiba ile Romeo & Juliette gibi önemli puro markalarının üretildiği, 1853’te kurulmuş fabrikada çalışanlar 9 aylık bir eğitimin ardından işe başlıyor ve üretim alanında müzik yayını hiç kesilmiyor. Havana’dayken kaçırmamanız gereken diğer bir spesiyalite ise Küba romuyla yapılan kokteyller. Hemingway’in de favorisi olan mojito ve daiquiri kokteylleri Havana’dan dünyaya yayılmış. Nao Bar Paladar, Ernest Hemingway’in şehirdeki favori barı Floridita, ve La Bodeguita del Medio denemek için en iyi yerler.
-
Gran Hotel Manzana Kempinski La Habana
Gran Hotel Manzana Kempinski, Küba’nın yıllar sonra kavuştuğu gerçek anlamdaki ilk lüks zincir oteli. Otelin tepesindeki havuzlu El Surtidor Teras Barı’nda, manzaranın ve daiquiri kokteyllerinin tadını çıkarın.
-
-
-
Paseo 206
10 aydınlık ve rahat süitiyle, şehrin en iyi butik oteli.
-
El Cocinero
Vedado bölgesinde trendy bir restoran. Eski bir fıstık fabrikasından dönüştürülmüş ve bacası harika günbatımı manzaralı bir bar olarak hizmet veriyor.
-
-
Al Carbon
Yetenekli Kübalı şef Ivan Chef Justo’dan gerçek Küba fine-dining’i.
-
La Guarida
La Guarida Havana’nın en meşhur restoranı. 2016’da Küba’yı ziyaret ettiğinde (ve adaya ayak basan ilk ABD devlet başkanı olduğunda) Obama da burada yemek yemiş. 1913 senesinde yapılmış bir apartmanın en üst katında yer alan, otantik bir yer. Oscar adayı Küba yapımı ünlü “Çilek ve Çikolata” filmi de burada çekilmiş.
-
O’Reilly 304
Hareketli bir atmosferde sunulan Meksika lezzetleri.
-
-
-
-
-
Casa de La Musica
Küba’nın en popüler canlı müzik mekanlarından. Havana’da iki şubesi bulunuyor.
-
Fábrica de Arte Cubano
Müzik, dans, tiyatro ve görsel sanatlara adanmış havalı bir mekan. Eski bir fabrika binasından dönme.
-
-
Museo de La Revolucion
Dünyaca ünlü New York’lu mücevher ve tasarım markası Tiffany’s tarafından dekore edilmiş eski Başkanlık Sarayı binası, bugün devrim tarihine adanmış bir müze. Fidel Castro ve silah arkadaşlarını Meksika’dan Küba’ya taşıyan Granma teknesinin bir replikası da burada görülebilir.
-
-
Partagas Puro Fabrikası
Partagas Puro Fabrikası, Cohiba ve Romeo & Juliette gibi ünlü markaların da üretildiği yer. 1853'te kurulan şirketin tüm Küba'da 50'den fazla fabrikası ve atölyesi var. İşçiler 9 aylık bir eğitimin ardından çalışmaya başlıyor ve üretim alanından müzik yayını gün boyu eksik olmuyor.
Cienfuegos
Havana’ya 250 km mesafedeki koloniyal Cienfuegos şehri, adanın UNESCO koruması altındaki zenginliklerinden. 1514’te Velasquez tarafından kurulsa da Bordeaux’dan gelen göçmenler ona bugün dahi hissedilen Fransız karakterini kazandırmış. Güzel malikanelerle dolu Punta Gorda yarımadasındaki Palacio del Valle, canlı müzik dinleyebileceğiniz manzaralı teras barıyla ziyarete değer. Vaktiyle bir şeker baronuna aitmiş.
Trinidad
18. yüzyılda adada köleliğin merkezi olan Trinidad, 56 şeker plantasyonuna ve 12.000 Afrikalı köleye ev sahipliği yapıyordu. Köleleri kontrol altında tutmak için inşa edilmiş gözlem kuleleri bugün hala ayakta ve ziyarete açık. UNESCO koruması altındaki şehir, Casa de La Musica ve Rincon de La Salsa gibi ünlü salsa kulüpleri sayesinde günümüzde canlı bir müzik ve dans sahnesine sahip. Şehrin koloniyal merkezi Plaza Mayor, tek katlı renkli evleri ve ülkenin en büyük katedraliyle cazibe merkezi. Bu meydanı çevreleyen ve vaktiyle şeker kamışı tüccarlarına ait olan evlerin bir kısmı, Museo Romantico ve Museo de Historia de Municipal gibi şehrin koloniyal tarihine adanmış müzelere dönüştürülmüş. Yüzme molası almak isteyenler, 15 km mesafedeki beyaz kumlu Playa Ancon’u keşfedebilir.