Perugia
Umbria'nın başkenti antik surlar ve bereketli topraklarla çevrili. Şehir Etrüsk, Roma ve Gotik mimarinin en iyi örnekleri ile bazı ünlü ressamların tablolarını da saklıyor. IV Novembre meydanı ile San Lorenzo kathedrali gözden kaçırılmamalı. Papalığa ait devletçiklerin ilginç kalelerinden biri olan Rocca Paolina da ilgiye değer. Perugia'nın aşağı mahalleleri ile merkezini birbirine bağlayan tarihi merdivenler ise hala işlevini koruyor. Kenti ziyaret için en iyi zaman, şehri adeta bir açık hava müzik sahnesine dönüştüren Umbria Caz Festivali.
Trasimeno Gölü
Pitoresk kasabalar ve kıvrımlı tepelerle çevrelenmiş bir göl ve içinde ziyaret edilmeyi bekleyen üç küçük ada. Maggiore Adası’na Passignano sul Trasimeno kasabasından feribotla kolaylıkla ulaşılabiliyor. Burada miskin bir balıkçı kasabası sizi bekliyor.
Orvieto
Bir zamanların Etrüsk kenti, bugün İtalya'nın en güzel kasabalarından olan Orvieto, süngertaşından yüksek kayalık bir platonun üzerine adeta kondurulmuş. Yerleşim tamamen trafiğe kapalı; ortaçağdan kalma meydancıkları, zarif duvar resimleriyle bezeli 13. yüzyıl gotik katedrali de dahil mimari harikaları keşfetmek bir zevk. “Corpus Christi” (İsa’nın Bedeni) adlı festival her yıl görkemli şekilde kutlanıyor. Şehri çevreleyen araziler, İtalya’nın en iyi şaraplarının kaynağı ve Umbria’daki üretimin dörtte üçünü oluşturuyor.
Todi
Bölgenin en güzel tepe köyü, iki katmanlı bir surla çevrili: Biri Etrüsk-Roma zamanlarından, ötekisi ise ortaçağdan kalma. Pizza del Popolo ise İtalya'nın en iyi küçük meydanı olmaya aday! San Fortunato Kilisesi’ni ziyaretiniz sırasında kulesinden harikulade manzaraların tadını çıkarmayı ihmal etmeyin.
-
Casa Vissani
Todi’nin bir kaç km dışında, mükemmel restoranıyla sıra dışı bir otel.
Bevagna
Diğer bir çok Umbria kasabasından farklı olarak, Bevagna bir tepede değil düzlükte kurulu. Zamanında Roma yolu olarak kullanılmış tek bir ana caddesi var. Roma mirasını ve mozaiklerini görebilmek için Bevagna Müzesi ziyaret edilmeli. Ara sokaklarda gizli birkaç şaşırtıcı restoranın ve otelin haricinde, aslına bakarsanız kasabada yapılacak fazlaca bir şey yok. Her yaz, Haziran ayının son haftasında, kent sakinlerinin 14. yüzyıl kostümlerine büründüğü büyüleyici Mercato Delle Gaite festivali düzenleniyor ve kasabadaki dört mahallenin her biri, ortaçağ tarifleriyle yemeklerin sunulduğu bir taverna açıyor. Eski zanaat teknikleriyle yapılmış ürünlerin satıldığı büyük bir pazar yeri de kuruluyor.
Montefalco
Ortaçağda Coccorone olarak anılan bu minik Umbria kasabası, komşuları Assisi, Spello ve Spoleto kasabalarını eşsiz bir panorama ile seyreden bir tepede kurulu. Sagrantino bağlarının arasından manzaralı Via Madame di Constantinopoli sürüş rotasını takip etmek, İtalya'nın bu bölgesine aşık olmak için yeterli. Toskana’nın gölgesindeki bu şaşırtıcı bölge, git gide İtalya’nın yeni şarap rotasına dönüşüyor. 16. yüzyılda papazlar tarafından ekilip biçilen Sagrantino üzümü bölgenin imzası ve yeniden keşfinin de sebeplerinden. Bir avuç öncü şarap üreticisi 1970’lerin sonunda kaybolan bu geleneği yeniden canlandırmak için kolları sıvamış durumda.
-
Il Coccorone
Bu restoran binasının geçmişi 1270’lere dayanıyor! Meşe odununda zeytin dalları ile pişirilen “chianina” bifteği bölgenin spesiyalitesi.
Spoleto
Hafif eğimli tepeler üzerinde kurulu hakim kalesiyle bu özel ortaçağ kasabası, Haziran'dan Temmuz'a kadar Festival dei Due Mondi’ye (İki Dünya'nın Festivali) ev sahipliği yapıyor.
Norcia
Umbria’nın en turistik kasabalarından Norcia, azizlerin hamisi Aziz Benedict’in doğum yeri olması sebebiyle aynı zamanda popüler bir hac yolu. Pitoresk San Benedetto meydanı, kentin hissini almak ve norcini (salam ve sosisleri), trüf mantarı ve peynir gibi gastronomik zevkleri tatmak için en iyi durak. Dünyanın her bir tarafından yüzden fazla mantar avcısının katıldığı yerel Siyah Trüf Festivali ise her yıl Şubat ayında düzenleniyor.
Spello
Assisi yakınlarındaki Subasio Dağı eteklerinde kurulu bu pitoresk ortaçağ kasabası, antik Roma kapısı, eski kiliseleri ve yazları coşkulu çiçek saksılarıyla süslü daracık ara sokaklarıyla ziyaretçilerini karşılıyor.
Assisi
Aziz Francis’in doğduğu ve dini öğretilerini geliştirdiği bu kasabanın geçmişinde Aziz Clare’in de önemli bir yeri var. Kendisi Aziz Francis’in müridi ve Yoksul Kadınlar Cemaati’nin öncüsü. Onların mirası, Assisi’yi İtalya’nın en popüler hac noktalarından biri yapmış; öyle ki gündüzleri aşırı bir yoğunluk yaşanabiliyor. Aziz Francis Bazilikası, eşsiz bir iç tasarıma ve heykellere sahip. Rönesans resminin öncüleri arasında sayılan ünlü İtalyan ressam Giotto’nun gerçek birer şaheser olan freskleri de cabası.
Gubbio
Sıkça, “Ortaçağ Kasabalarının En Güzeli” olarak anılan Gubbio, daracık tarihi sokakları, evleri ve abideleriyle hala el değmemiş gibi. Eski Gubbio hükümetinin makamı Palazzo dei Consoli, kaçırılmaması gereken yerlerin başında geliyor. “Iguvine Tabletleri” olarak da bilinen, M.Ö. 3. yüzyılda Umbria dilinde yazılmış yedi bronz tablet ile ortaçağ ve Rönesans sanatının başarılı örneklerini burada bulmak mümkün. Anıtsal Piazza Martiri meydanı ise 2. Dünya Savaşı yıllarındaki Alman işgali sırasında, ne yazık ki kasabanın yerlisi 40 kişinin asılmasına şahitlik etmiş. Gubbio aynı zamanda, mumların sokaklardan tepedeki kiliseye kadar taşındığı eşsiz folklorik gelenek olan “Corsa dei Rei”ye de (Mumların Yarışı) ev sahipliği yapıyor. Paganların bahar ritüelleri ile kentin aziz kültünün birbirine karıştığı bir gelenek olduğu sanılıyor. 1981’den beri her Aralık ayında, kasabaya yılbaşı ağacı formunda bir ışıklandırma enstalasyonu da yerleştiriliyor. Ingino Dağı eteklerinden başlayıp tepeye kadar varan bu yerleştirme, dünyanın en büyük yılbaşı ağacı olarak Guinness Dünya Rekorlar Kitabı'ndaki yerini almış bile!