Bilbao

Río Nervión nehrinin şekillendirdiği bir vadiye yayılan Bilbao, tam anlamıyla doğanın içinde bir şehir. Ne yöne baksanız, gökdelenlerin siluetinin gerisinde yeşil tepelerle çevrelendiğinizi görüyorsunuz. Burası aynı zamanda eski ile yeninin iç içe geçtiği, tam bir zıtlıklar şehri. Bilbao'nun asıl başarısı, 2000'lerde sanayisi çöktükten sonra, kendisini bir turizm cazibe merkezi haline getirebilmesi olmuş. Şehrin göbeğindeki eski bir atık alanı, yıldız mimar Frank Gehry tarafından çarpıcı Guggenheim Müzesi'ne dönüştürüldüğünde, tüm dünya tek bir müzenin bir şehrin kaderini nasıl değiştirebildiğine tanık olmuştu. Müze, her yıl şehrin nüfusu kadar ziyaretçiyi kendine çekmeye başlayınca, Bilbao da iyi yemek ve çağdaş sanatı ön planda tutan yeni mekanların ardı ardına açılmasıyla hızlı bir dönüşüm geçirdi. Tabii bu arada başka ünlü mimarlar da şehre mimari eserler kazandırdılar: Norman Foster imzalı Bilbao metrosu ve Philippe Starck imzalı kültür merkezi Azkuna Zentroa gibi. Casco Viejo (Eski Şehir) sokaklarını arşınlarken cabrito (oğlak tandır) ve jabugo jambonu gibi Bask spesiyalitelerini tatmayı ihmal etmeyin. Şehir aynı zamanda Biscay Körfezi kıyısındaki balıkçı kasabalarını ve ünlü şarap bölgesi Rioja'yı keşfetmek için de iyi bir hareket noktası.



© 2017 Pero Steps. Bütün hakları saklıdır.
Bu web sitesinin hiçbir bölümü herhangi bir başka yazılı veya elektronik ortamda kaynak gösterilse dahi kullanılamaz, çoğaltılamaz ve kopyalanamaz. Bu web sitesinden link verilen dış kaynakların içeriği ve fonksiyonelliğinden, site sahibi ve yöneticisi sorumlu tutulamaz.
Haber bülteni için üye olun.
İletişim: