Güvercinlerin ve sarayların şehri Venedik, 170 kanalı, 400 köprüsü, Gotik Rönesans üslubuyla yapılmış 16. ve 17. yy sarayları ve pitoresk meydanlarıyla UNESCO Dünya Mirası olarak koruma altına alınmış durumda. Şehir, plajları ve lüks otelleri kadar, 1932'den bu yana süren Venedik Film Festivali'yle de meşhur Lido adlı bir kum bankıyla denizden ayrılan bir lagün üzerinde kurulu. Bir zamanlar San Marco Cumhuriyeti ismini taşıyan şehir, Türkler'i Adriyatik'te yendikten sonra önemli bir deniz gücü haline gelmiş. Her ne kadar Napolyon’un 18. yy'da burayı ele geçirmesinden sonra cumhuriyet ortadan kaldırılmış olsa da Venedik, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini büyülemekten vazgeçmemiş. Venedik’in gerçek ruhunu yakalamak istiyorsanız 1300’lü yıllardan beri her eylül ayının ilk pazar günü düzenlenen tarihi Regatta’ya tanık olmalısınız. 15. yy'dan kalma kostümleriyle Büyük Kanal’da yarışan gondolcular görülmeye değer manzara! Her şubat ayında düzenlenen Venedik Karnavalı ise din, etnik kimlik ve toplumsal sınıf gibi tüm sınırlardan kurtulmak için takılan maskelerin cümbüşünü sunuyor. Şehir, Venedik Bienali ve büyüleyici sanat mekânları sayesinde aynı zamanda Avrupa’nın sanat başkentlerinden biri. Kalabalıklardan kaçmak istiyorsanız bir vaporetto’ya (su otobüsü) atlayıp civardaki adaları ziyaret edin. San Marco Meydanı’na en yakın olanı  Giudecca. Burası, harikulade bahçeleri ve küçük kanalları ile adeta gizli bir hazine.